İSTİKLAL HARBİNDE SİVRİHİSARLILARIN BAĞIŞLADIĞI UÇAK
Foto: İstiklal Harbinde Türk Havacıları ve Sivrihisar Tayyaresi
GİRİŞ
Tarih geçmişe uzanan köklü ilçemiz Sivrihisar istiklal harbinde de önemli katkılarda bulunarak tarihin altın sayfalarında yerini almıştır. Sivrihisar halkı yalnızca kahraman ordumuza bir uçak almakla kalmamıştır. Varını yoğunu ortaya koyarak istiklal harbimize katkıda bulunmuştur.
Sivrihisar halkı aralarında paralar toplayarak o devrin para birimi ile 35.000 liralık askeri malzeme, 40.000 lira Maraş Müdafaa Cemiyetine, 58.770 lira Türk Ordusuna, 10.000 lira Kızılay’a para yardımında bulunmuştur. Normal olarak savaş için askere gönderilen evlatlarının dışında Ali Fuat Paşa’ya bir birlik tertip edip göndermiş ve asayiş için 50 kişilik birlik oluşturmuştur.
Bundan başka 500 adet teçhizatlı mavzer tüfeği, 43 adet atı da koşum takımları ile beraber orduya vermiştir. 500 araba teşkil ederek 10 kol üzerinden Türk Ordusuna göndermiştir. Sivrihisar hastanesine 2500 yatak takımı ve eşya yardımı yapmış, Bolu’daki şehit ve yaralı ailelerine yardım için para göndermiştir. Bütün bunların üzerinde ilk defa Anadolu’ya bir örnek olmak üzere aralarında topladıkları 4.000 lira ile Brequet – 14 tipi bir savaş uçağı alıp Sivrihisar adı ile orduya bağışlamışlardır.[2]
Atatürk’ün başkanlığında, Bakanlar kurulunun Ankara dışında gerçekleştirdiği tek ve ilk toplantı 24 Mart 1922’deki toplantısı Sivrihisar’da Zaimağa Konağı’nda yapılmıştır. Bu toplantı, Yurdun tamamen işgalden kurtulması için azimle savaşa devam edilmesi kararlarının alındığı toplantıdır.
4 Eylül 1919’da yapılan Sivas Kongresinden sonra bütün Anadolu’da olduğu gibi Sivrihisar’ın merkez ve köylerinin kahraman halkı da toplanarak 17 Ekim 1919’da ‘’Sivrihisar Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”ni kurmuş, vatanın savunulması için maddi manevi tüm varlığını ortaya koyarak İstiklal Savaşı süresince milli kuvvetlerimize desteğini vermiştir.[3]
SİVRİHİSAR UÇAĞI HAKKINDA BİLGİLERE NASIL ULAŞILDI
2005 Yılında Rahmetli Şener Yılmaz Sakarya gazetesinde Prof Dr Yurdakul Yurdakul’un Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış anılar isimli kitabının 155nci sayfasında Atatürk’ün Mihalıççık’ta cami yapımı için beş bin lira yardım ettiğini bildiren bir köşe yazısı yayınlamıştı.
Kitaptaki anılar gerçekten de daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış anılardı. Ta Erzurum Kongresi’nden itibaren Atatürk’ün yanında bulunmuş, hizmetini yapmış Ali Çavuş -sonradan soyadı da Atatürk tarafından verilen Ali Metin- Eskişehir’le ilgili bir anıyı anlatıyordu: 1930 yılında, Mihalıççıklı asker arkadaşları Ankara’ya kendisini ziyarete gelirler. Mihalıççık’ta harap bir camiden bahsedip yapımı için Atatürk’ten yardım alıp alamayacaklarını sorarlar. Ali Metin, birkaç gün sonra Yaver Muzaffer Kılıç’la birlikte konuyu Atatürk’e iletir. Onun anlatımıyla, “Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan Eskişehir ve yöresinin durumunu çok iyi bildiği için, hemen Mihallıççık’a cebinden beş bin lira para gönderir.” ve bu parayla cami yapılır.
İpucu bu kadar. Ali Metin kimdir? Atatürk’ün yaptırdığı cami hangisidir? Hiçbir bilgi ve işaret yok.
Lakin olay Eskişehir için çok önemlidir. Olayın tarihe düşülmesi, aydınlığa çıkarılması gerekiyordu. Gerçekler Atatürk ve silah arkadaşlarına dil uzatan yobaz, örümcek kafalı, cahil güruha da vurulacak bir şamar olacaktı!..
Gazeteci Şener Yılmaz ne yapabilirdi? Tek başına çözebilmesi mümkün görünmüyordu. Araştırmacı üç yazar, Şener Yılmaz, Ahmet Atuk ve Burhanettin Şenli bir araya geldik. Ekibimiz tamamlanmıştı. Üç koldan çok yoğun bir çalışmaya girdik. Araştırma sürecinde Sayın Ahmet Haşim Yurdakul gibi, Çalcı Köyü’nden “Çavuş Dede” lakaplı Mehmet Ali Tuncer gibi canlı tarihlere de ulaşmak, onlardan da yararlanmak fırsatı oldu.
Bize caminin hangisi olduğunu ilk söyleyen Ahmet Haşim Yurdakul oldu. Kendisi 96-97 yaşlarında. (Araştırmayı yaptığımız yıllardaki yaşı.) Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde öğretmenlik yapmış, sonradan müstantik (sorgu hâkimi) ve noterlik görevlerinde bulunmuş bir kimsedir. Hiç tereddüt etmeden, “Mihalıççık’taki Aşağı Camii” (Camikebir)*, Büyük Cami, Ulu Cami) dedi. Bu caminin Atatürk’ün gönderdiği para ile yapıldığını gayet net biliyordu. (*Cami-i Kebir: Büyük Cami, Ulu Cami, bulunduğu yerin -o zaman için- en büyük camisi.)
Hiçbir zaman tek kaynaktan gelen bilgiyle yetinmedik. Her bilgiyi muhtelif kişilerden ve tarihi kaynaklardan doğrulamaya, belgelere bağlamaya çalıştık. Bunu da başardık. Müftümüzün dediği gibi “kulaktan kulağa dolaşan bir bilgi” olmadığını da ispatladık. Tarihi bir camiyi ortaya çıkararak ona da yardımcı olmuş olduk.
Cami, Mihalıççık’ın Camikebir Mahallesi’ndeki, tanınan ismiyle “Aşağı Camii” (Camiikebir) idi. Bilgi artık kesin idi, belgelerle ve kaynaklarla ispatlanmıştı.
Tarihi kaynaklara göre cami, 1302 (m.1886) yılında Sivrihisarlı Hacı Süleyman tarafından yaptırılıyor. Mihalıççık o tarihlerde Sivrihisar’a bağlı. Yunan işgalinde, Yunan askerleri Mihallıççık’ı yakıp yıkıyor. Bu arada cami de harap ediliyor, kullanılmaz hale geliyor. Bir tek Yunan askerinin karargâh olarak kullandığı bina ayakta kalıyor.
Mihalıççıklılar fakir, maddi güçleri camiyi yeniden yaptırmaya uygun değil. Onun için Atatürk’ten yardım istiyorlar. Hemşehrileri Ali Metin aracılık ediyor. Atatürk de durumu ve şartları çok iyi bildiğinden cami yapımı için cebinden para gönderiyor ve 1930’da cami yeniden yapılarak hizmete giriyor.
Bu yönüyle Mihalıççık Aşağı Camii (Camiikebir), çok önemli ve tarihi bir değer taşıyor. Hatta Atatürk’ün hutbe okuduğu Balıkesir’deki “Zağnos Paşa Camii” kadar önemli.
Atatürk’ün manevi kızı Prof. Afet İnan’ın da Mihalıççık’a özel ilgisi ve sempatisi var. Babası Mihalıççık’ta memuriyet yapmış. Bunun sonucu olarak Mihalıççık’a “Annemin Kütüphanesi” adı altında kütüphane yaptırıyor. Kütüphanenin temel atma töreninde Afet İnan da caminin Atatürk tarafından yaptırıldığından bahsediyor. Bunun canlı tanıklarından birisi de Salih Zeki Lisesi’nin müdür yardımcısı Vedat Uluğbağ’dır.
Böylece Mihalıççık Aşağı Camii (Camiikebir) “Atatürk’ün yaptırdığı cami” olarak tescil edilmiş olup Sakarya Gazetesi’nde -gazetenin de tarihine yakışır bir biçimde- yayınlanmıştır.
Gelelim Ali Metin’e. Kendisine “Metin” soyadı Atatürk tarafından verilmiştir. Tam adı, Ali Rıza Metin. Genelde “Ali Çavuş” diye anılıyor. 1897 yılında Eskişehir Çukurören Köyü’nde doğmuştur. Kökü Malatya’dır. 1877-78 yıllarındaki Osmanlı-Rus savaşı sırasında Malatya’daki Hacı İsmail ve aile efradı (bireyleri) Eskişehir’e göçmüşler. Çukurören Köyü’ne yerleşmişler. Sonra da Mihalıççık’a geçmişler. Ali Metin, babasının isminin “Hacı İsmail” olması nedeniyle memleketinde “Hacıların Ali” diye anılmış.
Birinci Dünya Savaşı’nın en hızlı olduğu dönemde, 1915 yılında daha 18 yaşındayken askere alınmış. Sivas’ta bulunan 3. Ordu’da sıhhiye eri olarak göreve başlamış. Okuma yazması iyi olduğu için, “Küçük Zabit Mektebi”ne vermişler. Üç ay kurs gördükten sonra onbaşı olmuş. Bir gün Enver Paşa orduyu denetlemeye gelmiş. Ali Metin dikkatini çekmiş ve onu kendi maiyetine (emri altına, hizmetine) almış. Enver Paşayla birlikte İstanbul’a gelen Ali Metin savaşın yenilgimizle sonuçlanmasının ardından Enver Paşa’nın idama mahkûm edilmesi üzerine çok zor durumda kalır. Bir yolunu bularak Anadolu’ya kaçar ve Kazım Karabekir’in başında bulunduğu 15. Kolordu Komutanlığı’nda görev yapmaya başlar.
Ali Metin Kazım Karabekir Paşa’nın da takdirini kazanır. Beş yıldır askerdedir. Atatürk’ün Erzurum’a gelmesi üzerine Kazım Karabekir Paşa güvendiği bir asker olan Ali Metin’i 3 Temmuz 1919 günü Atatürk’ün emrine ve hizmetine verir. O günden sonra Atatürk’ün de en güvendiği biri olarak hep onun yanında ve yakınında bulunur.
Ali Metin bu yakınlığı hiçbir zaman suistimal etmez, çıkarları için kullanmaz. Öldüğünde hala kiralık bir evde oturmaktadır. “İsteseydim bir selamla Ankara’nın yarısına sahip olabilirdim. Lakin bana mütevazi emekli maaşım ve İstiklal Madalyam yeter.” diyecek kadar da asildir.
Bir oğlu, iki kızı olmuştur. Oğlu Özkan Metin’dir. Eskişehir’de iki yakın akrabasına eriştik. İlhami Karaoğlu ve Yüksel Kemre. İkisine de verdikleri bilgiler için teşekkür ediyorum.
Yüksel Kerme’nin anlattığına göre, oğlu Özkan çocuğu olduğunda ismini “Ali” koyacağını söylüyor. Ali Metin itiraz ediyor ve vasiyet ediyor: “Kızın olursa Zübeyde, oğlun olursa Mustafa, ikinci oğlun olursa Kemal koyarsın.” diyor. Bu kadar Atatürk sevgisi ile dolu.
Nitekim düşündüğü gerçekleşiyor; bir kız, iki erkek torunu dünyaya geliyor ve isimleri de onun istediği gibi veriliyor. Sayın Yüksel Kemre torunlarının halen Ankara’da yaşadığını da söyledi.
Yakın akrabaları İlhami Karaoğlu ve Yüksel Kemre, Ali Metin’in ölümünü bilenlerden. Onu tanıma şerefine erişmişler. Onların anlattıklarına göre, Ali Metin 1972 yılında memleketini (Mihalıççık’ı) ve akrabalarını ziyarete gelir. Her gün bir yakınının evinde toplanırlar. Sohbet esnasında “Buraya baba topraklarına geldim. Burada da ölmek istiyorum.” der. Bunu dedikten dört gün sonra Mihalıççık’ta vefat eder. (1972)
Defin hazırlıkları Mihalıççık’ta yapılmakta iken bir askeri birlik gelir, cenazeyi alır ve Ankara’ya götürür.
Kemre, “Aşağı Cami’nin yapılmasına vesile olduğu gibi, kendi mütevazi birikimleriyle Çukurören Köyü’ndeki camiyi de o yaptırmıştır.” diyor.
Yunan ordusu yaptığı her türlü kötülüğün yanında camilerimizi yıkmış, yakmış, kirletmiş ve tahrip etmiştir. Yunan işgal güçleri Eskişehir’i işgal ettikten sonra ezan okunmasına da izin vermemiş, camilerimiz ölüm sessizliğine bürünmüştür.
Ulu önderimiz Atatürk sadece bu camiyi yeniden yaptırmakla kalmamış, Japonya’nın başkenti Tokyo’daki camiyi de kendi kazancından yaptırmış, Fransa’nın başkenti Paris’te yapılan camiye de önemli katkıda bulunmuştur. Ayrıca Kurtuluş Savaşı sonrasında yüzlerce caminin yapılmasını ve onarılmasını da sağlamıştır. Bu camiler geniş bir araştırma konusudur ve ayrıntılı yazılması gereklidir.
Hal böyleyken kanlarındaki özün nereden geldiği belli olmayan bazı kesimlerin tüyler ürperten şu sözleri, “Keşke Yunan galip gelseydi.” demeleri, diyebilmeleri nasıl izah edilebilir. Atamızın dediği gibi: …gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet…* (*Gaflet: aymazlık, çevresinde olup bitenin farkına varamama; Dalalet: sapkınlık, doğru yoldan ayrılma, Hıyanet: hainlik)
Daha sonra rahmetlik Çavuş Dede’yi Okul Müdürü Sevgili İbrahim Bal Hocamızın davetiyle Eskişehir Atatürk Lisesine getirdik ve bir konuşma yaptırdık. Unutulmaz bir konuşma yapmıştı. Hatta öğrencilerin karşısına bastonla çıkıp konuşmaya başlayan Çavuş Dede o günleri anarken büyük bir coşku yaşamış, bastonu bir kenara fırlatmış, anlattıklarıyla hepimizin gözlerini yaşartmıştı.
Eskişehir Atatürk Lisesinin tarini de yazalım. 16 Ocak 1933’te Atatürk trenle Eskişehir’den geçerken istasyonda duraklama esnasında, Vali İsmail Hakkı Bey, hava alayında görevli Sabiha Gökçen Hanım, Lise Müdürü Semih Kuman, Edebiyat öğretmeni Cemal Duru, Belediye Başkanı Kamil Kaplangı, Gazeteci Faruk Şükrü Yersel, parti müfettişi Osman Işın, Temyiz Mahkemesi üyeleri ve bazı daire müdürlerinden meydana gelen heyet Atatürk’ten görüşme talep ederek, lisenin eski binasından, hükûmet konağı olarak yapılmış bulunan yeni binaya taşınması yolunda talepte bulunmuşlardır.
Bakanlar Kurulunun 04.3.1933 tarih ve 13949 sayılı kararı ile hükûmet konağı olarak yapılan bina Eskişehir Lisesine verilmiştir. Eskişehir Lisesi 1934-1935 ders yılı başında yeni binasında hizmete başlamıştır.
1959-1960 öğretim yılında okulda Akşam Lisesi açılmış ve 1961 yılında okulun adı Atatürk Lisesi olmuştur.
Mihalıççık’taki Atatürk’ün yaptırdığı camii meydana çıkarma çalışmalarını yaparken, çoktan unutulmuş bir bilgiye daha ulaşmıştık. Kurtuluş Savaşındaki ve savaşa katılan mahdut sayıdaki uçaklarımızdan birini, o yokluk içerişindeki Sivrihisar Halkı, para toplayarak alıp orduya vermişlerdi. Bu, hemen hemen tekti.. Eşi görülmemiş bir fedakarlık örneğiydi… Sivrihisar için çok büyük bir övünç kaynağıydı.
SİVRİHİSAR UÇAĞI
Uşak ve Bursa üzerinden Kütahya ve Eskişehir üstüne saldırıya geçen Yunan kuvvetleri, 20 Temmuz 1921’de Eskişehir’i işgal ettiler. 1 Ağustos 1921: Sivrihisar, 16 Ağustos’ta Mihallıçık işgal edildi. Sivrihisar Yunan işgalinden 20 Eylül 1921 tarihinde kurtulmuştur. Yunan tümenlerinin batıdan Eskişehir’e yaklaşması üzerine İsmet Paşa resmi dairelerin Eskişehir’den ayrılıp Mihalıççık’a taşınmasını emretti. Subay aileleri Mihalıççık ve Sivrihisar’a, hastane, uçak bölüğü ve silah tamirhanesi Ankara’ya çekilecekti.[4] Sivrihisar’ın neredeyse tümü Ankara’ya göçecekti.[5]
21 Ekim 1921’de Cephe Bölüğü, Sivrihisar batısındaki Akviran köyünün yanında bulunan meydana nakledilmiştir. 14 Kasım 1921‟de Sivil Pilot Vecihi ve Hasan (Basri) Beyler ile birlikte Afyon’daki Yunan Tayyare Meydanını bombalamıştır. Dönüşte ise karşılaştıkları Yunan tayyaresi ise çarpışma sonucu kaçmıştır. Bu dönemde, yapılan uçuşlara Pilot Kolağası(Yüzbaşı) Yahya ve Sivil Pilot Zeki Beyler de iştirak etmiştir. 15 Kasım’a kadar Eskişehir-Seyitgazi-Afyon bölgesinde 6 keşif yapılmıştır. Keşifler ile Yunan birliklerinin durumu ve mevzileri hakkında bilgi toplanmıştır. 30 Kasım 1921‟de bölük, Akviran’dan Akşehir’in Maarif köyündeki meydana intikal etmiştir. Tamir edilen tayyareler ile takviye edilen hava birlikleri güçlenerek önemli görevler için hazırlanmıştır. Eskişehir büyük, Konya küçük Tamirhane ve Eğitim Merkezi olmuştur. Tayyarelerin bakım ve onarımı çok iyi olanaklara sahip olan Eskişehir Demir Yolları atölyesinde yapılmıştır.[6]
Uçak konusu çok önemliydi. Olayı aydınlatmak, tarihe iz düşebilmek için aynı ekip Rahmetli Şener Yılmaz, rahmetli Ahmet Atuk ve ben Burhanettin Şenli çok çalıştık.
Fakir ve işgal altındaki Sivrihisar halkı, büyük bir fedakarlıkla kendi aralarında uçak alımı için dört bin lira topluyorlar. Eskişehir Mebusu Mehmet Efendi vasıtasıyla Ankara’ya gönderiyorlar. Büyük Atatürk, kendi el yazısıyla not defterine kaydediyor ve altına parantez içinde “Uçak alımı için Fevzi Paşa’ya verilecek” kaydını düşüyor.[7] Uçak alınıyor ve Kurtuluş Savaşı’na iştirak ediyor. Rus büyükelçisi de anılarında bunu anlatıyor…
Atatürk not defterine 22 Temmuz 1921’de “Sivrihisar’dan tayyare bedeline verilmek üzere Osmanlı Bankası’na 4 bin lira çeki Eskişehir Mebusu Mehmet Efendi’dedir.” “Fevzi Paşa’ya verilecektir” notunu yazmıştır.[8]
Uçak bu gelişmenin üzerine satın alınmıştır. Fakat modeli nedir? Bu soruya cevap bulmak üzere istiklal harbi konusunda geniş araştırmalar yapan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde en çok satan “Şu Çılgın Türkler” kitabının yazarı rahmetli Turgut Özakman’ı telefonla aradım ve konuyu sordum. Hiç düşünmeden Fransız Brequet 14 modeli olduğunu söyledi. Modeli de bulmuştuk.
Sonradan yaptığım araştırmada, Tahsin Özalp de 1961’de yayınlanan “Sivrihisar Tarihi” adlı kitabında şöyle der: “Anadoluda ilk tayyare almak şerefini kazanan Sivrihisardır”.[9]
Foto: Fransız yapımı Brequet 14 uçağı
Belge tesbiti yine Ahmet Atuk’a düşüyordu. “Havacılık Tarihinde Türkler’ adlı eserin ikinci cildinde bu uçakların l921’de İtalyanlar’dan Adana’da silahsız olarak teslim alındığı, Konya’ya getirilerek makineli tüfek monte edildiği anlatılıyordu. Fotoğrafı da vardı. (Not: Bu uçakları kullanan Halim Canko’nun mezarı Eskişehir Şehitliğindedir.)
Şener Yılmaz Sakarya Gazetesi , Eskisehir, 2005 Ayrıca:27 Eylül 1921 günü Brequet-14 B-II tipi Fransız yapısı bir Yunan uçağı Sarıköy meydanına mecburi iniş yapmıştı. Sağlam olan uçağın mürettebatı esir alınmıştı. Esir alınan mürettebatın hayatta olduklarını belirten mektup aynı gün yapılan bir uçuşla kendi karargahlarına atılmıştı. Uçak Yunanlılara karşı kullanılmak üzere Cephe Uçak Bölüğüne gönderildi. Bu uçağa Sakarya adı verilmiş ve uzun süre 2 nci Uçak Bölüğünde hizmet görmüştü.
“1335 Senesi sonunda ilk tayyareyi Sivrihisar almış, orduya ihdas etmek şerefini kazanmıştır.”[10] (Bu uçağa “Sivrihisar Tayyaresi” adı verildi.)
Bakanlar kuruluyla birlikte, Başkomutanın davet ettiği Sovyet Rusya Büyükelçisi Aralov, Ataşemiliter Zvonaryev ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov da Sivrihisar’a gelmişlerdi. Aralov hatıralarında bu ziyaret şöyle anlatmıştır:” Ertesi sabah, Sivrihisar kasabasıyla tanışmaya gittik. İlkokulu gezdik, derslerinde bulunduk. Manzara oldukça can sıkıcıydı. Çocuklar doğrudan doğruya yerlerde oturuyorlardı. Sıra falan yoktu. Müzik dersinde çocuklar Mustafa Kemal ile ilgili şarkılar söylediler ve şiirler okudular. Okuldan ayrılırken, çocuklara gerekli hediyelerin alınması için öğretmen-mollaya Sovyet Rusya adına biraz para verdik, çok duygulanan öğretmenin gözleri yaşardı. Boynuma sarıldı. Okulda kitap ve ders aracı yokluğundan uzun uzun yakındı.
Sivrihisar kasabasının Milli Kurtuluş Savaşı’nda hizmetleri dokunmuştur. Halkın topladığı parayla bir uçak satın alınmış ve cepheye gönderilmiştir. Kasabayı ziyaretimiz sırasında, uçak kasabanın göklerinde uçuyordu. 1921 yılında Yunanlıların yaptığı taarruz sonucunda Sivrihisar Yunanlıların eline geçmişti. Ama kasabanın çilesi çok sürmemiş, Türk ordusunun baskısı altında Yunanlılar kasabayı bırakmak zorunda kalmışlardı.
Sivrihisar; çok eski, Ankara’dan da eski bir kasabadır. Sultanlardan birinin mezarı da buradaymış. Eski cami tamamıyla ihmal edilmiş, harap bir durumdaydı. Eski bir caminin neden böylesine ihmal edildiğini sorduğumuzda, caminin imamı, devletin yardım etmediğini, ödenek vermediğini söyledi. Kendisine, caminin bakımının müminlerin işi olduğunu söyledik; imam buna cevap vermedi.”[11]
Türk Silahlı Kuvvetleri’nde toplam 18 adet Brequet 14.A2 görev yapmıştır. Bu uçaklardan ilki 21 Eylül 1921’de Yunan Kuvvetleri’nden ele geçirilmiş mecburi iniş yapmış bir uçaktır.[12] Turgut Özakman Yunan Brequet uçağının bir seferini şöyle anlatmaktadır: “Bu sırada çift kanatlı bir Brequet-XIV Yunan keşif uçağı, sabah gözlemi için Eskişehir-Muttalıp Havaalanı’nın toprak pistinde ilerledi, hızlandı, rüzgarı göğüsleyerek havalandı. Yeni takılmış 260 beygir gücündeki motoru, saat gibi çalışıyordu.
Orta Anadolu altlarında dev bir kuru boya resim gibi açıldı.
Eskişehir’in doğusu ve güneyi, ertesi gün yürüyüşe geçecek birlikler ve ağırlık kollarıyla doluydu. Küçük Türk keşif kollarının, tepelerden Yunan ordugahlarını gözledikleri görülüyordu.
Daha güneye inip Sivrihisar’dan Polatlı’ya doğru uçtular.
Altlarından geriye, kim bilir kaç uygarlığı emzirmekten yorgun düşmüş, aşınmış topraklar, çıplak dağlar, kirli beyaz tepeler, kaburgaları sayılan etsiz düzlükler akıp gidiyordu. Hele Mülk Köyü ile Beylikköprü arasında, haritada adı olmayan, geniş bir toz çölü vardı ki -Türkler buraya Acıkır diyorlardı- bu ölü sarısı boşluk pilotu da gözlem subayını da irkiltti.
Bu mevsimde arkadaşları, bu bölgeyi yürüyerek nasıl aşacaklardı?”[13]
1921 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri emrine alınan 18 adet Fransız yapımı Brequet 14 A2 model uçak 1926 yılına kadar hizmete devam etmiştir. [14]
İstiklal Savaşı yıllarında, 10 ton ürün alan, ürünün bir tonunu, 10 altını olan 5’ini, iki evi olan birini orduya vermekten kaçınmamıştır. Bazı zamanlar, cephede uçak miktarının yalnız bir adede düştüğü olmuştur. Mevcut uçakların, demode olması, düşmesi, yedek parça sorunu sebebiyle onarım yapılamaması ve uçak yakıtının yetersizliği her zaman Türk havacıların mücadele ettiği önemli sorunlardan olmuştur. Böyle sıkışık zamanlarda bağış yapılarak orduya katılan uçakların önemi şüphesiz çok fazla olmuştur. Ankara hükümetinin ciddi ekonomik sıkıntılarının olduğu ve uçak tedariki için kaynak bulunamadığı bir dönemde halkın ve ordu mensuplarının bağışları sonucu alınan bu uçaklar zaferin kazanılmasına önemli katkı sağlamıştır.[15]
Bu Konuyu Turgut Özakman şu şekilde anlatır: “Bu sırada görevden dönen çift kanatlı bir keşif uçağı, Eskişehir/ Muttalıp havaalanına yaklaşmaktaydı. Alan, uçak hangarları, pilot okulu ve geniş tamirhanesiyle birinci sınıf bir havaalanıydı. 2 Uçak Bölüğü Komutanı Yüzbaşı Fazıl, makinist Eşref Koşman ve görevliler, yaklaşan uçağı içleri giderek izliyorlardı. Çünkü ellerindeki son işe yarar uçak buydu. Eşref inledi: “Eyvah, bu da arızalanmış:’
Uçak arkasında siyah bir duman bırakarak toprak piste indi, sıçrayarak ilerleyip durdu. Koştular. Pilot Vecihi Hürkuş ve gözlemci Basri, yıldırım gibi uçaktan aşağı atladılar. İkisi de savaş heyecanı içindeydi. Vecihi, “Uçağı çabuk hazırlayın ..” diye haykırdı, “. .bomba yükleyin, tüfeğe şerit takın! Çabuk, çabuk, çabuk.:’
Fazıl’a döndü: “Hava kararmadan bir çıkış daha yapsak iyi olacak.” “Durum nasıl?”
Vecihi tam savaşın gidişi hakkında bilgi verecekti ki uçağı kontrol eden makinist acıyla, “Vecihi Bey.” diye seslendi, baktılar, makinistin eli yağ içindeydi, “bunun yağ deposu delinmiş.” “Değiştirin! Ama çok çabuk olun!”
“Yedek depo yok ki: “Öyleyse bunu tamir edin! Bir şey yapın! Haydi!”
Makinist kıvrandı: “Sökmesi, tamiri, yerine takması saatler alır:’
Vecihi, gözlerinden yaş fışkırarak, başlığını ve rüzgar gözlüğünü yere çarptı: “Lanet olsun yoksulluğa!”[16]
Ankara’da, Ankara Öğretmen Okulu’nun konferans salonunda kadınlarla yapılan bir yardım toplantısında Halide Edip konuyu şu şekilde anlatıyordu: “Hanımefendiler! dedi, sesinde hafif bir heyecan titriyordu. Çok tutumlu olduklarını duyduğu Ankaralı hanımları yardıma çağıracaktı. Tarih Türkü ateşle imtihan ediyor. Bu imtihandan, yalnız erkeklerimizin cesareti ile başarılı çıkamayız. Artık biz kadınlar da bu ateşe yüzümüzü çevirmek, ellerimizi uzatmak zorundayız. Ordumuzun hepimize ihtiyacı var.
Kadınların, büyük bir dikkatle dinlediğini fark edince, heyecanı azaldı, daha sakin bir sesle devam etti: Bir hafta önce Eskişehir’deydim. Gördüklerimden birini sizlere de anlatmak istiyorum. Uçakların gövdesi ve kanatları, özel bir keten kumaşla kaplanırmış. Bulunamadığı için bizimkiler, kaput beziyle kaplıyorlar. Özel yapıştırıcısı olmadığı için, kaput bezini uçakların gövdelerine, kanatlarına nal mıhı ya da zamkla tutturuyorlar. Bezin gerginliği ve kayganlığı emayit denilen özel bir sıvı ile sağlanırmış.
Getirtemedikleri için beze, kaynatılmış patates kabuğu ve paça suyuna tutkal, kola karıştırarak yaptıkları bir pelteyi sürüyorlar. Sonra da gözlerini bile kırpmadan bu uçaklara binip uçuyorlar.
Kısa bir sessizlikten sonra, kadınlar ağır ağır ayağa kalkmaya başladılar ve hiç konuşmadan ilerlediler, masanın önünde sıraya gir diler. Masanın üstü parayla dolmaya başladı. Yanında para olmayanlar, yüzüklerini, bileziklerini bırakıyordu. Gözleri görmeyen, beyaz başörtülü, yaşlı bir kadın çevresinden yardım istedi: “Bana ne olur Halide Hanım’ı bulun!”
Halide Edip bu yakaran sesi duymuştu, yaklaştı, “Benim, buradayım!” dedi. Kadın eliyle okşayarak, Halide Edip’in yüzünü içine sindirdi:
Çamaşırcılık yaparak geçiniyorum, kızım. Bunu, zor günüm için saklamıştım. Ama sözlerinden anladım ki ordumuz benden daha zordaymış.”
Göğsüne bastırdığı sol elini açtı, uzattı, yüzü gururla aydınlandı: Al bunu.
Derisi çatlamış avucunda bir lira vardı.
Halide Edip, gözlerinden yaş fışkırarak kadına sarıldı, “Ah anam ..” dedi içi titreyerek, ” .. bir kere daha iman ettim. Kurtulacağız.”[17]
Sivrihisar Uçağı zaman zaman tek uçağa düşen filomuzda istiklal Harbinde çok kıymetli hizmetler vermiştir. Pilotlarımız Sivrihisar halkına teşekkür etmek için selamlama uçuşu yapmış ve uçaktan bir bildiri atmıştır.[18]
Foto: Sivrihisar Tayyaresi Brequet 14
Belge: Sivrihisar Tayyaresinden Sivrihisar Halkına Teşekkür için Atılan Bildiri
SİVRİHİSAR UÇAK ANITININ YAPILMASI
Sivrihisar uçağı ile ilgili belgeler bulunmuş, artık sıra anıtının yapılmasına gelmişti. Dönemin belediye Başkanı Sayın Yaşar Yurttaş bu konuyla çok yakından ilgilenmiştir. Eskişehir’den bir destek bulamamıştır.[19] Sivrihisarlı akademisyen ODTÜ mezunu ve ODTÜ mezunları derneği Eskişehir temsilcisi rahmetli Prof Dr Nihat Yüzügüllü’ye konuyu anlatmıştır. Prof Dr Nihat Yüzügüllü Sivrihisar Uçağı konusunu Dönemin ODTÜ rektörü Prof Dr Ural Akbulut’a iletmiştir. Bir vatan ve memleket sevdalısı olan Prof Dr Ural Akbulut Sivrihisar uçağı ile yakından ilgilenmiştir. ODTÜ rektörü Prof Dr Ural Akbulut Sivrihisar Kaymakamı Ahmet Katırcı ve Sivrihisar Belediye başkanı Yaşar Yurttaş’ı makamında kabul ederek görüşmüştür. Görüşme sonrasında Prof Dr Ural Akbulut Sivrihisar uçağının anıtının yapımını üstlenmiş ve yarım ölçüde çok kısa sürede yapılarak Sivrihisar’da bugünkü konumuna 22 Ekim 2007 tarihinde yerleştirilerek açılışı yapılmıştır. Anıt ilçenin girişinde karayolunun kenarındadır. Sivrihisar Belediye Başkanı Yaşar Yurttaş zarif bir düşünceyle teşekkür plaketini de uçak maketi şeklinde yaptırmıştır. Maketim bana geldiğinde çok büyük bir mutluluk yaşadım. Terörle mücadele ettiğimden çok istememe rağmen Sivrihisar uçağı anıtını açılışına katılamadım. Fakat katkıda bulunmanın haklı gururunu halen yaşıyorum. Sevgili Kardeşim Ahmet Soyak’ta belge niteliğinde harika fotoğraflar çekerek gönderdi. Ona da teşekkürlerimi sunuyorum. Sivrihisar uçağını uzun süredir göremedim fakat aldığım haber beni çok üzdü. Sivrihisar uçağının ilgisiz ve bakımsız kaldığı yazıyordu.[20] Yetkililerin, Sivrihisar halkının ve özellikle gençlerin bu gurur anıtına sahip çıkacaklarına inanıyorum. Tarihimize gururumuza sahip çıkalım.
Foto: Sivrihisar Uçağının Anıtı (Ahmet Soyak)
THY SİVRİHİSAR UÇAĞI
Çalışmalarımız bir meyvesini daha veriyordu. THY uçaklarından birisine Sivrihisar halkının İstiklal harbine katkı sağlamak için aldığı uçak hatırasına bir uçağa ismi verilecekti. Artık THY filosunda da Sivrihisar’ın gururu yaşayacaktı.
Eskişehir Milletvekili Sayın Prof. Dr. Nabi AVCI’nın katkılarıyla Türk Hava Yolları (THY) filosuna yeni kattığı uçağa Sivrihisar adını verdi.
Uçak adını Kurtuluş Savaşı mücadelesinin zorlu şartlarında Sivrihisar halkı tarafından 1921 yılında orduya bağışlanan Anadolu halkının fedakarlık sembolü olan “Sivrihisar Teyyaresi”nden alıyor.
Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Prof. Dr. Nabi AVCI’nın 20 Eylül Sivrihisar’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 98.yılında THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker AYCI ile telefonda görüşerek müjdesini vermiş olduğu Türk Hava Yolları bünyesinde bulunan bir uçağa Sivrihisar isminin verilmesi 23 Eylül 2019 tarihinde gerçekleşti. THY filosunda bulunan Airbus A321 Neo Tipi Uçak “Sivrihisar” ismini aldı.[21]
Foto: THY Sivrihisar Uçağı
Foto: THY Sivrihisar Uçağı ve Prof Dr Nabi Avcı
SONUÇ
Sivrihisar halkı istiklal harbimizde büyük fedakarlık göstererek Türk halkına örnek olacak bir uçak satın almıştır. Sivrihisar işgal görmüş acı çekmiştir. Tarihimize altın harflerle bir sayfa eklemiştir ve bu gururu hakkı olarak taşımaktadır. Sivrihisar uçağı İstiklal harbimizin Gurur abidelerinden birisidir ve Sivrihisar halkı özelinde Tüm Türk halkının fedakarlığının göstergesidir. Sivrihisar girişinde bir anıt maket ve THY da filosunda bir uçağa verilen bir isim ile bu konu ölümsüzleşmiştir.
Sivrihisar uçağını Dr Burhanettin Şenli, Ahmet Atuk ve Şener Yılmaz birlikte araştırdık. Bu uçağın bilgilerinin bulunmasında emeği geçen Ahmet Atuk ve Şener Yılmaz ağabeylerimi, Uçak maket anıtının yapılmasına öncülük eden Prof Dr Nihat Yüzügüllü’yü rahmetle anıyorum. Kıymetli Bilglere ulaşmamı sağlayan Tahsin Özalp ve Turgut Özakman’ı da rahmetle anıyorum. Ayrıca bu konuda kıymetli bilgilere ulaşmamı sağlayan, Nizamettin Arslan’a, Levent Maşaoğlu’na da çok teşekkür ediyorum.
Uçağın maketinin yapılasını sağlayan ODTÜ rektörü Prof Dr Ural Akbulut’a, Sivrihisar Kaymakamı Ahmet Katırcı’ya, Sivrihisar Belediye Başkanı Yaşar Yurttaş’a, THY uçağına isim verilmesini sağlayan Prof Dr Nabi Avcı’ya , emeği geçenlere ve Sivrihisar Halkına Şükranlarımı sunuyorum.
Bu vesileyle başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere topraklarımızı bize vatan yapan tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Dr. Burhanettin ŞENLİ
[1] Emekli Jandarma Albay, Araştırmacı, Yazar, Akademisyen
[2] https://www.sivrihisar.org.tr/ataturkun-sivrihisara-gelisinin-100-yil-donumunde-vakif-baskani-tarafindan-yapilan-basin-aciklamasi
[3] https://www.sivrihisar.org.tr/ataturkun-sivrihisara-gelisinin-100-yil-donumunde-vakif-baskani-tarafindan-yapilan-basin-aciklamasi
[4] Turgut Özakman,Şu Çılgın Türkler, Elli Dördüncü Basım Eylül 2005, Ankara, s. 192
[5] Turgut Özakman, Age. s. 212
[6] Cengiz Tatar, Türk Havacılık Tarihi (1909-1954) Milli Mücadele Dönemi Öncesi ve Sonrası Türk Havacılığı, Doktora Tezi, 2018 Afyonkarahisar, s. 151
[7] Ali Mithat İnan, Atatürk’ün Not Defterleri, Gündoğan Yayınları İstanbul 2013, s. 101; Emin Kurt, Türk Hava Kuvvetlerine Türk Milletinin Desteği, Bağışlar, Ayrıntı Basımevi-Ankara, Mayıs 2013, s. 310; Cengiz Tatar, Türk Havacılık Tarihi (1909-1954) Milli Mücadele Dönemi Öncesi ve Sonrası Türk Havacılığı, Doktora Tezi, 2018 Afyonkarahisar, s. 109; Muzaffer Ergüder, (Hazırlayan: H. İbrahim Fırtına), Havacılık Anıları 1922-1930, Türk Hava Kurumu, Ankara, 2009, s.63,64; Osman YALÇIN,Türk Havacılık Tarihinde Bağış Uçakları ve Havacılık Sanayii Kurulmasına Tesirleri, Gazi Akademik Bakış 3 (2010 ): 191-212
[8] Ali Mithat İnan, Age. s.101; Gnkur. ATASE Bşk.lığı, ATATÜRK’ün Not Defterleri Cilt:8, Genelkurmay Başkanlığı Basımevi, Ankara, 2008, s. 19; Emin Kurt, Türk Hava Kuvvetlerine Türk Milletinin Desteği: Bağış Uçaklar, Hava Kuvvetlerinin Yüzüncü Yılında Uluslararası Tarih Sempozyumu, 8-10 ŞUBAT 2011, s. 310
[9] Tahsin Özalp, Sivrihisar tarihi, Tam İş Matbbası Eskişehir, 1961, s.4
[10] Tahsin Özalp, Age. s.179
[11] Semyon Ivanovıç Aralov, (Çeviren Hasan Ali Ediz), Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları 1922-1923, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nisan 2010, İstanbul, s. 79
[12] http://www.tayyareci.com/digerucaklar/turkiye/kurtulus/brequet14a2.asp
[13] Turgut Özakman, Age.s. 293
[14] Cengiz Tatar, Age. s. 420
[15] Osman Yalçın, Age.s. 199; Muzaffer Ergüder, Age. s. 63-64
[16] Turgut Özakman Age. s. 33
[17] Turgut Özakman Age. s. 51
[18] Belge Sivrihisarlı meslektaşım Levent Maşaoğlu tarafından gönderilmiştir. Kendisine bu vesileyle çok teşekkür ediyorum. Ayrıca günümüz Türkçe tercümesi de ilave edilerek Sivrihisar Eğitim Vakfı tarafından yayınlanmıştır. Bkz. https://www.google.com/imgres?imgurl=https://www.sivrihisar.org.tr/wp-content/uploads/TESEKKUR-PUSULASI-837×1024.jpg&imgrefurl=https://www.sivrihisar.org.tr/ataturkun-sivrihisara-gelisinin-100-yil-donumunde-vakif-baskani-tarafindan-yapilan-basin-aciklamasi&tbnid=0t29puv2UPfVeM&vet=1&docid=zTTzUBbOW61yBM&w=837&h=1024&hl=tr&source=sh/x/im
[19] Sevgili Başkanım Yaşar Yurttaş tarafından yirmi yıl sonra bu konuyla ilgili hatırlanmak ve aranmak beni ziyadesiyle mutlu etmiştir. Sevgili Başkanımızın talebi doğrultusunda eski araştırmalara yeni bilgi ve belgeler ekleyerek Sivrihisar Uçağı konusunu yazıyorum.
[20] Sivrihisar uçak anıtı çürümeye terk edildi, https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/sivrihisar-ucak-aniti-curumeye-terk-edildi-6827002/
[21] https://www.facebook.com/page/1558153891110640/search/?q=uçak
10 Responses
Cumhuriyet Tarihi arsivine kazandırdığınız bu çok önemli belge için Türk Milleti adına çok teşekkür ederim. Atatürk’ün hep görmezden gelinen bir çok özelliği de sizin belgesel niteliğindeki yazılarınızda özellikle vurgulanıyor. Bu anlamda da ayrı bir önem kazandığını söylemek istiyorum. Emeğinize sağlık.
İlginç bir yazı… Sanırım teşekkür belgesinde bir sorun var. Türk Tayyare Cemiyeti 1925 yılında kuruldu. 1921 tarihinde böyle bir bildiriyi yazmış olamaz. Ayrıca o dönem Miladi değil Rumi tarih yazılıyordu. 1921 değil 1337 yazması gerekirdi. Muhtemelen, atılan bildiri bu şekilde idi diye sonradan yapılmış bir obje olmalı… Bilgiler için teşekkürler…
Teşekkür ediyorum. Belge sonradan Sivrihisardan geldi. Olabilir.
Sivrihisar halkının Kurtuluş savaşı esnasında ne kadar davasına sahip çıktıklarını, Anadolu halkının Gazi Mustafa Kemal Atatürk etrafında ne güzel kenetlenip mücadele ettiklerini sizin sayenizde ince ayrınları ile görüyoruz. Böylesi güzel bir araştırmanızdan dolayı size arkadaşlarınıza teşekkür ederim Burhanettin ŞENLİ komutanım. Saygılarımla
Elinize emeğinize sağlık. Bir sözcüğe itirazım var. Ben o müftüye Sn. sözcüğünü fazla buldum sadece.🥰
Teşekkür ediyorum . Düzeldi
Dr. Burhanettin Şenli’yi yapmış olduğu bu değerli araştırmalar için tebrik ediyor, güzel çalışmalarının devamını bekliyoruz.
Dr. Burhanettin Şenli’yi tebrik ediyor, çalışmalarının devamını bekliyoruz.
Harika bir yazı ; yüreğine kalemine sağlık. Tarih kitabı gibi. Böyle araştırıldıkça Atatürk ‘ün büyüklüğü, liderliği, dinimize verdiği önemi ortaya çıkıyor. Sivrihisar lı olmaktan gurur duyuyorum.
Harika bir yazı ; yüreğine kalemine sağlık. Tarih kitabı gibi. Böyle araştırıldıkça Atatürk ‘ün büyüklüğü, liderliği, dinimize verdiği önemi ortaya çıkıyor. Sivrihisar lı olmaktan gurur duyuyorum.