Görsel 1: Mostar Köprüsü       

                Yüzyıllar boyunca birçok medeniyetin gelişimine tanıklık eden Anadolu; toplumların haberleşme, askerî, ticari vb. alanlarda ulaşıma dayalı gereksinimlerinin sağlanması amacıyla bir uçtan bir uca yol ağları ile örülmüştür. Bu süreç içinde ulaşım sisteminin parçası olan köprüler de ticarî, iktisadî, askerî, sosyal ve kültürel konulara hizmet eden yararlı yapılar olarak zamanla kültür tarihinin tamamlayıcı bir unsuru haline gelmişlerdir. 16. yüzyıl klasik dönem Osmanlı Mimarlığına damgasını vuran Mimar Sinan, 1539 yılında “Hassa Baş Mimarı” olduktan sonra, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır. Bu dönemde yapılan eserler içinde; camiler, külliyeler, tıp merkezleri, su kanalları ve çeşmelerin yanı sıra köprüler de önemli bir yer tutar. Mimar Sinan’ın Türkiye sınırları dahilinde 9, sınırlarımız dışında ise 3 adet köprüsü vardır. Bildirinin konusunu oluşturan ve fonksiyonelliği ve estetik olgunluğu ile 16. yüzyıl klasik dönem Osmanlı Mimarlığının en nadide eserleri arasında yer alan Mostar Köprüsü; Kanunî Sultan Süleyman döneminde, Mimar Sinan’ın öğrencisi Mimar Hayrettin’e yaptırılmıştır. Bosna-Hersek’te barış, istikrar ve hoşgörünün simgesi olarak 427 yıl kesintisiz hizmet vermiş olan köprü, Yugoslavya iç savaşı sırasında 1993 yılında yıkılmıştır. Mostar Köprüsü’nün yeniden yapımı, Dünya Bankası ve UNESCO iş birliği ile Karayolları Genel Müdürlüğü’nün teknik danışmanlığında bir Türk firması tarafından gerçekleştirilmiştir. Yeniden yapımı 2004 yılında tamamlanan köprü 2005 yılında UNESCO tarafından dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır.

BÖLGENİN TARİHİ

Osmanlılar Mostar’a gelmeden 300 yıl önce Mostar, bir yandan Budin Krallığı’nın, öte yandan Romalıların, dinî, siyasî ve ekonomik baskıları sonucu çok huzursuzluk yaşamış. Ayrıca kendi aralarında dirlik düzenlik de yokmuş. Bu baskılara dayanamayan yörenin derebeyi Hıryove Vukçiç Hırvatiniç, Macarlar ile baş edemeyeceğini de anlayınca Türklerden yardım istemiş. Böylece Osmanlı birlikleri Dodoy taraflarından Bosna’ya girmişler. Daha sonra Osmanlı İmparatorluğu Taşlıca, Çayniç, Foça ve en sonunda Bosna zirvesi de denen ‘Sarajevo’ ya da Saraybosna düşmüş, 1463’lere gelindiğinde Bosna Krallığı tarihe karışmıştır.

Daha sonra sıra Hersek’e gelmiştir. Bosna beylerinden Mahmut Anceloviç komutasında bir ordu ile Neretva üzerinden Blagay Kalesi’ne gelinmiştir. O zaman Hersek kralı olan Herseg Stepan Vukçiç ile Mahmut Bey arasında bir görüşme yapılmış ve anlaşma sağlanmıştır. Bu anlaşmaya göre, savaş olmadan Herseg Stephan, ülkesinin kuzey ve güney doğusunu Türklere bırakmış, yönetimini sürdüğü yerlerin savunması için de destek sözü almıştır.

Mahmut Bey anlaşmayı güvence altına almak için de kralın oğullarından birinin İstanbul’a yollanmasını, sarayda yetiştirilmesini talep etmiştir. Kral bu teklifi olumlu karşılamış ve küçük oğlunu İstanbul’a yollamıştır. Çocuk çok iyi bir şekilde eğitilmiş, ‘Hersek Oğlu Ahmet Bey’ diye nam salmış ve saraya damatlığa lâyık görülmüştür. İşte Osmanlıların tüm Bosna-Hersek’te yayılmalarında, buraları iyi yönetimle elde tutmalarında Hersekoğlu Gazi Ahmet Bey ile Mahmut Anceloviç Bey’in payları büyük olmuş, her ikisi de vezir ve paşalıkla taltif edilmişler.

Ecdadımızın, Evlat-ı Fatihan’ın, Avrupa’da uzandığı en son nokta Bosna Hersek vilayetleridir.

Yöreye önce 1466 yılında Fatih Sultan Mehmet Han gelerek Blagay’da otağını kurmuştur. Blagay Mostar’a 14 km uzaktadır. Burada aynı zamanda Buna Nehri’nin kaynağı mevcuttur ve dağın altında kavis şeklinde oyuğun yanı başındadır. Burada bulunan tekke Türklerin bu bölgeyi yani Hersek’i 1466’larda keşfinden sonra 1520’li yıllarda yapılmıştır. Bosnalıların ataları Bogomiller bu bölgede yaşamaktaymış. Bogomiller Hristiyan olmalarına rağmen âdetleri Müslüman âdetlerine çok benzediği için Müslümanlığı kolay kabul etmişler. Tarihi bilgilere göre, türbede Sarı Saltuk ve öğrencisi Açıkbaş yatmaktaymış. Sarı Saltuk, Osmanlı Devleti uçbeyi imiş.

1466 yılında Hersek Stepan ölünce küçük oğlu da İstanbul’a saraya gidince meydan diğer oğulları Vlatko ve Vladislav’a kalmıştır. Türklerle ilişkileri azaltmışlar, Budin’e ve Venedik’e ziyaretlere başlamışlardır. Bunun üzerine Osmanlılar idareye el koymuşlar, 1469’da Hersek’i sancak yapmışlar ve sancak beyi olarak da Foçalı Hamza Bey’i atamışlardır. 1482 yılında ikinci sancak beyi Cemil Yiğit Bey olmuştur. Osmanlılar Hersek’i de Bosna kadar sevmişlerdir. Çok düzgün olan posta teşkilâtını buraya da kurmuşlardır. Mostar’ı askerî yönetim merkezi yapmışlardır. 1851-52 yıllarında Ömer Latas Paşa Mostar-Saraybosna yolunu genişletmiş, Hersek’in deniz kıyısını Nevm’e kadar uzatmıştır.

Tekke 1851 yılında restore edilmiş. 1951 yılında ise Mostar müftüsü Ahmet Efendi bir kez daha elden geçirtmiş. Altta, sohbetlerin yapıldığı ‘meydan odası’, üstte ‘türbe’ ile ‘semahane’ bulunur.

KÖPRÜNÜN YAPIMI

Mostar’da Konya’daki gibi ‘Musalla’ ismini taşıyan bir mahalle vardır. Konya’da Kültürpark’ın kenarında bulunan ahşap sebilin aynısı Bosna Baş Çarşı’da mevcuttur. Yine Konya Büyükşehir Belediyesi’nin hediye ettiği tramvaylar Bosna’da hizmet veriyor.

Türkler 1466’larda önce Blagay’a sonra Mostar’a gelmişler. Mostar o zamanlar bir köymüş. Eski köprünün yerinde zincirden yapılma bir geçit varmış. Her üzerine basıldıkça sallanıyormuş. Düşmek an meselesi olduğundan üzerinden geçenlerin yürekleri ağzına geliyormuş. Türkler buraya önce ‘Köprü Hisar’ adını vermişler.

Mimar Mehmet Ağa daha sonra yapılacak Mostar Köprüsü’nün olduğu yere bir köprü yapmış ama uzun ömürlü olmamış. Tarihî belgeler Mostar adının, eski köprü anlamına gelen Stari Most’tan geldiğini belirtmiştir. Başka bazı belgeler de üzüm bağlarında şarap için üzüm sıkılan ‘mastar’lardan gelmiş olabileceğini belirtmiştir. Mostar’ın merkezinden akan Neretva Nehri üzerindeki iki köprüden biri olan Mostar Köprüsü (Mostarska Cuprüa), Eski Köprü (Stari Most) ve Neretva Köprüsü (Most na Neretvi) adlarıyla da anılmaktadır. 15. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlıların fethettiği şehir tahtadan bir köprü etrafında kurulduğu için buraya ‘most’ (köprü), ‘mostici’ veya ‘mostar’, ‘mostari’ (köprücüler) deniliyordu. Kâtip Çelebi’nin yazdığına göre, Mehmet Ağa’nın 3 Nisan 1467 tarihinde yaptığı köprü yıkılınca, halk Kanunî Sultan Süleyman’dan bir köprü yapmasını dilemiş. Dilekleri kabul edilmiş. Yine o günlerde, Kanunî Sultan Süleyman, baş mimarı Sinan’ı huzuruna çağırtarak, Mostarlıların yakınmalarından söz açmış: “Koca mimar, ülkemizin en batı ucunda öyle bir köprü yaptırasın ki ülkemizin şanına layık ola, hep bizi hatırlata.” demiştir. Bunu duyan Hayrettin Ağa’nın uykusu kaçmış, sabah Mimar Sinan’ın huzuruna vararak babasının memleketi Mostar’a bir hizmet yapmasını söylediği mektubunu göstermiş, Mostar’ın memleketi olduğunu söyleyerek buraya bir eser bırakmak istediğini belirtmiş, devşirme oluşunun hikâyesini anlatmış ve görev talep etmiş: “Ağam, kulunuza üç ay müsaade buyurun, yapacağım köprünün bir örneğini inşa edeyim. Size takdim edeyim, takdir sizin.” demiş.

Mimar Sinan biraz düşünüp kabul etmiş, Hayrettin’e izin vermiş. Hayrettin kimseye haber vermeden Mostar’a gitmiş. Günlerce düşünerek çözümü bulmuş. Köprüye Osmanlı’nın altında toplandığı sancağın da sembolü olan ‘hilâl’ şeklini vermeye karar vermiş. Bir de üzerine sütbeyaz ‘Oruçeviç’ mermerinden, Müslümanların uğruna savaş ettiği Allah’ın 99 ismini hatırlatması için 99 basamak inşa etmeye karar vermiş. Projeyi çizmiş, iskeleyi kurmuş ve örnek köprünün yapımına başlamış.

Görsel 2: Mimar Hayrettin’in Mostar Köprüsü’ne örnek olması için yaptığı küçük köprü.

Görsel 3: Mostar Köprüsü’ndeki basamaklar. (Kaynak: https://www.turktoyu.com)

Örnek köprüyü bitirip, söz verdiği zamanda baş mimar Sinan’ın huzuruna çıkmış, yaptığı eserin planını sunmuş. O zaman kadar kimsenin aklına gelmeyen bu köprünün şekli ve anlamı mimar Sinan’ı çok mutlu etmiş. Durumu derhal Kanunî Sultan Süleyman’a bildirmiş. O da: “İmparatorluğumuzun şanını yüceltecek eser ancak bu kadar olur.” diyerek, mimar Hayrettin’in artık ‘Ağa’ olabileceğini emretmiş. Mimar Hayrettin Ağa Mostar’a dönerek işe başlamış.

Görsel 4: Köprünün orijinal planı, Saray Bosna Millî Kütüphanesi.

1557 yılında köprünün temeli atılmış, yapımı dokuz yıl sürmüş. Mimarı, Sinan mektebinden yetişme ve onun kalfalığı mertebesine yükselmiş olan Mostarlı devşirme Hayrettin Ağa imiş. Mostar Köprüsü mimarı Hayrettin Ağa çocukken çamurdan kendine göre projeler yaparken rastlantı sonucu burada konaklayan devşirme kervanı tarafından fark edilip götürülmüş ve Mimar Sinan’ın kalfalığına kadar yükselmiştir. Köprü 1566 yılında bitmiş. Ama mimarı ortadan kaybolmuş. Köprü yıkılır da zor durumda kalırım diye gitmiş bir süre dağlarda yaşamış. Köprünün yıkılmadığını görünce Mostar’a geri gelmiş ve köprünün altından sal ile ilk geçen o olmuş. Köprü, yüz metre yukarıda bulunan Radobolye Çayı üzerindeki Kriva Eupriya yani Eğri Kemerli Köprü’nün ağabeyidir. Bu köprü Mostar Köprüsü’nün taslağı olarak onun modeli olması için yapılan bir köprüdür. Her iki köprünün yapımında kullanılan taşın ismi ‘Oruçeviç’tir.

Görsel 5: Mostar Köprüsü, çizim.

Neretva Nehri üzerine yapılan Mostar Köprüsü’nden sonra Mostar’ın stratejik önemi de artmıştır. Çünkü Orta ve Aşağı Neretva’nın tek geçit yeri burasıdır. Artık burada muhafız bulundurmak da zorunlu hale gelmiştir. Bu nedenle köprünün iki yanına aksesuar olarak Halebinovka başka bir deyişle Çeline ile Herçeguşa Kulelerini yapmışlardır.

Evliya Çelebi’de 1664 yılında bu yöreyi ziyaret etmiş ve halkı halinden memnun bulmuştur.

Köprünün yapımı ile birlikte şimdi Müslümanların oturduğu doğu kesimi de düzenli suya kavuşmuştur. Su, içi oyulmuş kütüklerle Kadabolge Çayı’ndan getirilmiştir. Şehrin ünlü camilerinden Karagöz Bey ve Koski Mehmet Paşa Camilerinin şadırvanlarına da bu kanallardan su alınmıştır.

Mostar’a gelince; Türkler Mostar’a Blagay’ı üs yaparak sokulmuşlardır. Önce Neretva’nın solundaki Zalik, Opine; sağındaki Sernisa, Rodoç; içlerdeki Zahum, İliçi, Sim köylerine asker yerleştirerek bölgeyi kontrol altına almışlar, şehirlerde Türk ordusunun gücü hakkında söylentiler yaymışlar, sonunda dirençlerini kırıp kendiliğinden teslim olmasını sağlamışlardır.

1668 tarihinden itibaren de Mostar’da Türk eserlerini görmeye başlıyoruz. İlk camiyi Kamber Ağa yaptırmıştır.

Bir zamanlar Mostar Köprüsü üzerinde “Mostar Köprüsü tarihtir.” yazılı bir tabela varmış. Üzerinde köprünün yapılış tarihi ile yaptıran Sultan Süleyman’a bir övgü bulunmaktaymış. Kitabede şunlar yazılıymış:

“Ruhu Sultan Süleyman’ın ola Şâd,

Yaptırdı alemi gıpta ettiren bu hayır eserini,

Hem Süleyman-ı zaman sağ olsun,

Devlet-i Âli gördü nice zaferleri,

Allah nazardan korusun bu abideyi,

Bu kemer oldu kudret sembolü.”

 

Evliya Çelebi’de köprüyü şöyle anlatır:

“Bir kayadan bir kayaya uzanır. Ortasından nehir akar. İki tarafta kuleler arasında bu köprüden başkaca yol yoktur. Şunu bilesiniz ki bu hakir evliya şu ana kadar tam on altı padişahlık yol gezdim. Böyle güzelini görmedim. Bir kayadan bir kayaya sanki gök kuşağı gibi atılmış. Bu köprüdeki letafeti, zarafeti ve mimarlık sanatını bundan önce hiçbir mimar yapamamış. Şehrin birçok cesur çocukları köprüden aşağı nehre atlarlar. Sanki kuş gibi uçarlar. Her biri bir çeşit parende atarak suya düşer. Kimi baş aşağı kimi bağdaş kurarak, kimisi de birbirini kucaklayarak suya atlar, bir çırpıda kenara çıkıp, kayalardan yukarı tırmanarak, köprübaşına gelirler. Kendilerini izleyen Vezir ve Ayandan ihsan alırlar.”

Mostar’da bulunan en ünlü mescit Yavuz Sultan Selim Mescidi’ydi. Köprünün sol tarafında doğu Mostar girişinde bulunuyordu. Atılan bombalardan çok isabet alarak harabe durumuna gelmiştir. Asırlarca uygulanan gelenek gereği müezzin 99 basamaklı köprünün tam ortasında kenara koyulan bir taş üzerinde ezan okurdu.

Türk devrinin başlamasıyla birlikte 1878 yılına kadar 40 okul açılmıştır. Mostar, Türklerin batıda hakimiyet yönünden ulaşabildiği en uç noktadır. Hersek; dağlık, taşlık anlamına gelmektedir. Yüzyıllardan beri seyyahların ve araştırmacıların ilgisini çeken köprüye 1658 yılında uğrayan Fransız seyyahı A. Poullet, bu köprünün inşasının mukayese kabul etmez bir cüret eseri olduğunu, Venedik’te bir mimari harikası sayılan Rialto Köprüsü’nden daha geniş yapıldığını söylemektedir. Neretva Nehri’nden 24 metre yüksekte 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan Mostar Köprüsü, dönemine göre gelişmiş bir teknolojiyle inşa edildi. Köprü inşaatında 456 kalıp taş kullanıldı. Köprü inşa edildikten sonra yakınındaki şehre ismini verdi, şehirde ticareti canlandırdı ve zenginleştirdi. Böylece Mostar, Hersek bölgesinin önemli bir şehri haline geldi. Mostar Köprüsü cesur sporcular tarafından yıllarca bir atlama platformu olarak kullanıldı. Geleneğe göre, şehrin erkekleri nişanlılarına cesaretlerini ispatlamak için düğün öncesinde köprüden atlarlardı.

 

MOSTAR KÖPRÜSÜNÜN YIKILMASI

30 Sep 1993, MOSTAR, Bosnia and Herzegovina — The bridge of Mostar — Image by © Nigel Chandler/Sygma/Corbis

Görsel 6: İç savaş sırasında tahrip edilen Mostar Köprüsü.

Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesiyle ilk önce Avusturya-Macaristan ve daha sonra Yugoslavya devletleri bu bölgede hâkim oldu.

1878 yılında kentin yeni sahibi Avusturyalılar Mostar’a gelince Boşnakların rahatı bozulmuştur. Viyana tahtının sahipleri köprünün yanı başındaki Kuruluk Sokağı’nda bulunan konağa yerleşmişler ve altını da hapishane yapmışlardır. Aykırı ses çıkaran herkesi hapse atmaya başlamışlardır. Bir ara hapishane öyle dolmuş ki mahkumlara kımıldayacak yer kalmamıştır. Bölge Osmanlı sonrası karışık günler geçirmiş, Avusturya veliahtı Arşidük Ferdinand’ın Bosna’da bir suikast sonucu öldürülmesi Birinci Dünya Savaşı’nın fitilini ateşleyen olay olmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda da bölge birçok acılar yaşamıştır. 1945-1963 arası Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti kurulmuş, 1963-1991 arası Yugoslavya Federatif Sosyalist Halk Cumhuriyeti kurulmuş, Tito sayesinde Yugoslavya Bağlantısızlar Hareketi’nin önde gelen ülkesi olmuş, hem emperyalist ve hem de sosyalist bloğun hedefi haline gelmiş, 1980 yılında Tito’nun ölümünden sonra ülke karışmaya başlamış ve nihayet Avrupa’nın göbeği diyebileceğimiz bu bölge 1992-1995 arasında dünyanın gözü önünde bir iç savaşa sahne olmuştur. Savaşan tarafların birbirlerini bitirme olarak adlandırdığı bu olayda şüphesiz ki Batı’nın uyguladığı ayrımcılık vardı ve Boşnak tarafı bu ayrımcılığın negatif tarafını gördü.  Boşnak-Hırvat-Sırp taraflarının bağımsızlık için verdiği bu savaşta Hırvatlar bu köprüyü yıkmakla Osmanlı’nın, genelde ise İslam’ın mirasını yıkarak bir ruhun yok olmasını istediler. Mostar Köprüsü aynı zamanda barışın da bir sembolü olmuştur. Osmanlı’nın bölgede yaklaşık 500 yıl süren hakimiyetine karşı oluşan nefret Mostar Köprüsü’nün yıkılmasıyla somut bir hal alarak barışa vurulan en önemli darbe olmuştur. Mostar Köprüsü Balkanlarda hatta Avrupa’da Türklerin yaptığı en önemli eser olarak değerlendirildiğinden hedef haline gelmiştir. Aslında Ortadoğu’da olduğu gibi Balkanlarda da tarihteki en huzurlu dönem Osmanlı hakimiyetinde olan Türk devridir.

Balkanlar üzerine yaptığı etkili çalışmalarla bilinen Ekrem Hakkı Ayverdi’nin köprü hakkındaki düşüncesi: “Bu köprü mimarî dehanın terkibiyle taştan yapılmış değil de muhayyilenin cisim halini almasıyla meydana gelmiş gibi efsanevî bir mana ve ruh kazanmıştır.” şeklindedir.

Bunun farkında olan Hırvat General Praljak’ın emriyle iki gün bombardımana tutulan köprü 9 Kasım 1993 tarihinde yediği 33’ncü top darbesine dayanamayarak Neretva Nehri’nin sularına gömüldü.

Görsel 7: Mostar Köprüsü’nün yıkılmış hali, 1993.

General Pralyak dürbün ile köprüye bakıyordu. Hırvatlar Sırplara karşı Boşnaklar ile birlikte savaşmışlar fakat daha sonra Boşnakları da yanıltarak onlara saldırmışlardı. Bu, Türklerin sembolü ve Osmanlı’nın Avrupa’daki en önemli eseri olan Mostar Köprüsü yıkılmalıydı. Bu tarihî yapının aldığı onca yara dahi Hırvat General Pralyak’ın hıncını, kinini azaltmıyor aksine daha da kamçılıyordu. Bu gerdanlık mutlaka yıkılmalı, Neretva’nın boynundan sökülüp atılmalıydı. Bu köprü, Türk kültür ve tarih varlığının bir nişanesiydi. Binlerce turist sırf bu köprüyü görmek için kilometrelerce yol kat edip Mostar’a geliyordu.

Öğleye doğru gri bulutların her biri bir yana dağıldı. Ayaz sürüyordu. Ancak gökyüzü iyice açılmıştı. Köprünün tüm perişanlığı ortaya çıktı. Köprü işkence edile edile yavaş yavaş yok ediliyordu. Üzüntüyü azaltan tek konu hala ayakta kalabilmesi, hala direnebilmesiydi.

Mostar Köprüsü o ana kadar tam otuz defa isabet almıştı. Ama direnmişti, direnebilmişti. Bu arada saat 15:00 olmuştu. Zagrep’ten usta topçular gelmişti. Toplar Mostar Köprüsü’ne nişan almıştı. Atış için tüm hazırlıklar tamamlanmıştı.

Uzaktan topun ateşlendiği seçildi. Patlamanın ardından köprünün üzerinden bir duman bulutu yükseldi. Bu atışı otuz ikinci ve otuz üçüncü atışlar izledi. Mostar Köprüsü’nün kemerinin her iki tarafı da dumana boğuldu. Beyinleri zonklatan patlamalardan, parça parça yükselen dumanlardan köprü görünmez oldu.

İki saniye geçmeden su üzerinde hepsini bastıran korkunç bir gürültü koptu. Neretva Nehri birkaç kez havalandı indi, havalandı indi.

Mostarlılar köprülerini beyaz ata benzetirlerdi. O at gücünü son zerresine kadar kullanmış, en sonunda direnişi kırılmış, kendini Neretva Nehri’nin kollarına bırakmıştı. Sular öfkesinden kükremiş, gene çaresiz durulmuştu.

Beyaz kanatlı atın suya düşerken attığı çığlık, Boşnakların yüreğine saplandı. O anda ilginç bir şey oldu. Bir martı bembeyaz kanatlarını çırpa çırpa, ağıt yaka yaka köprünün suya gömülen gövdesi üzerinde dolaştı durdu. Bu tablo Boşnakları çok üzdü.

1556 yılında yapılan Mostar Köprüsü, 527 yıl dayanmış ve 1993 yılının soğuk bir gününde, 9 Kasım tarihinde yıkılmıştır. Kasım 1993 tarihinde saat 15:05’te Mostar’da zaman durmuştu. O güne kadar her aile birkaç cenaze kaldırmıştı fakat bu cenaze hiç birisine benzemiyordu.

Açlık, yokluk, soğukla boğuşarak verilen ve aylarca süren mücadelede Boşnaklar her şeye direnmişlerdi. Ya şimdi, o sevgili köprülerinin yokluğuna nasıl dayanacaklardı. Herkes, köprüye doğru koşuyordu.

Bosna-Hersek’te başlayan iç savaş sırasında Mostar Köprüsü’ne ilk saldırıyı 1992’de Bosnalı Sırplar düzenledi. 1993’te Hırvat tankları köprüye daha büyük bir zarar veren saldırılarını başlattı. Kasım ayının sonunda köprü tamamen yıkıldı. Dev taşları, Neretva Nehri’nin sularına gömüldü. Mostar Köprüsü, yüzyıllar boyunca Bosna’da hoşgörü ve kültürel çeşitliliğin sembolüydü. Şehrin Müslüman ve Hırvat kesimini, birbirine bağlıyordu. Köprünün yıkımı, Mostar’ın çok uluslu mirasının reddedilmesi anlamına geliyordu. Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç, Mostar Köprüsü’nün yıkılmasına ilişkin: “O an insanlığımdan nefret ettim.” demiştir.

Görsel 8: Mostar Köprüsü yıkılırken.

Görsel 9: Mostar Köprüsü yıkıldıktan sonra.

Savaş sonrasında İngiliz güçleri yıkılan köprünün yerine geçici bir demir köprü yaptı. Mostar civarındaki diğer köprüler de tahrip edildiğinden, nehrin iki yakasını birleştiren tek yapı olarak bu köprü kaldı.

Bu insanlık ayıbı şüphesiz ne Boşnakları Avrupa’dan atabildi ne de Osmanlı mirasını yıkabildi. Türkiye’nin de yardımlarıyla tekrar yapılarak 2004 yılında açılan köprü, bir sene sonra 2005’te, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alındı.

MOSTAR KÖPRÜSÜNÜN YENİDEN YAPILMASI

Boşnak-Hırvat Federasyon Anlaşması’nın imzalanmasından sonra iki halkı yakınlaştırmak için Mostar Köprüsü’nün onarımını Türkiye Cumhuriyeti üstlenmiştir. Köprünün yapımının malî ve teknik kısmını Türkiye üstlenecek, Boşnak ve Hırvatlardan oluşan idarî bir kadro da işlemleri yürütecekti. Fakat komisyon kurulamadı. Bunun üzerine Mostar yerel makamları köprünün yapımının Devlet Başkanı Alija İzzet Begoviç tarafından kurulacak bir vakıf tarafından gerçekleştirilmesini kararlaştırdı. Alınan bu karar üzerine vakıf 2 Temmuz 1997 tarihinde kuruldu. İlk yardımı da 1 milyon dolar olarak Türkiye yaptı. İstanbul’da bulunan Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi ile Mostar Belediyesi tarafından ortaklaşa yürütülen atölye çalışmaları başlatıldı. Köprüye kavuşma tarihi olarak 2004 Temmuz ayı belirlendi. Kalan finansmanı ise UNESCO ve Dünya Bankası birlikte üstlendi. Köprünün mimarî projesini Yeraltı Araştırmacılık çizdi. İnşaat işinin ilk aşamasının ihalesini 8 firmanın arasından Bizim Yapı Merkezi kazandı. Temel ve taş duvar restorasyonu öngörülen 6 aylık süre dolmadan tamamlandı. Kemer yapım aşamasının ihalesini ise Türkiye’den ER-BU firması kazandı.

Mostar Köprüsü’nün eski haline uygun olarak yeniden inşaası çalışmaları TİKA, UNESCO ve Dünya Bankası’nın desteğiyle 1997’de başladı. Köprünün inşaatını Türk şirketi olan ER-BU üstlendi. Macar ordusundan dalgıçlar orijinal taşları nehir yatağından bulup vinçlerle çıkardı. Civardaki taş ocaklarından yeni taşlar da getirilerek köprü yapımında kullanıldı. Orijinal modele sadık kalan şirket, köprünün temellerini de sağlamlaştırdı. 30 metre uzunluğundaki, 24 metre yüksekliğindeki köprünün kemerindeki çalışma Haziran 2002’de başladı. Kilit taşı Ağustos 2003’te yerine konuldu.

İnşaatı tamamlanan Mostar Köprüsü, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda devletin temsilcilerinin hazır bulunduğu bir törenle, İngiliz Prensi Charles tarafından 23 Temmuz 2004 tarihinde açıldı. Açılışı çok sayıda televizyon ekibi naklen yayınla seyircilerine ulaştırdı.

Görsel 10: Tamir edildikten sonra köprünün açılış töreni.

SONUÇ

Bugün çok uluslu bir yönetim tarafından idare edilen Mostar’da savaş döneminde başlayan bölünmeler hâlâ devam etmektedir. Hırvatlar nehrin batısında, Müslümanlar ise doğusunda yaşıyor. Savaş sırasında şehirden ayrılan Sırplarsa bir daha geri dönmedi.

Mostar Köprüsü sadece iki yakayı değil, geçmişi de geleceğe bağlayan bir köprüdür. On sene ara verdiği yaşamına tekrar dönmüştür. Balkanlar’da, Avrupa’da ve hatta dünyada barışın ve huzurun önemli sembollerinden birisi olarak daha sağlam bir şekilde yaşamına devam edecektir.

KAYNAKÇA

  • ARUÇİ, Muhammed; Mostar Köprüsü, TDV. İslam Ansiklobedisi, Ankara, 1999
  • BOSTAN, İdris; Osmanlı Belgelerinde Mostar Köprüsü, Katalog, Bosna Hersek, Mostar 2010
  • EMENEGER, Choosing Genocide Demographics, the Commitment Problem, and the Bosnian War, Thesis,2011, https://liberalarts.utexas.edu/government/_files/pdf/honors-theses/2011/emeneger_thesis.pdf
  • GENOCIDE IN BOSNIA, https://www.hmh.org/UPLOADS/pdf/Genocide%20in%20Bosnia.pdf
  • HAMBOUZ, Annissa; PERLMAN, Andrea; Sadness in Srebrenica, NYTimes.com, 2005
  • HOARE, Marko Atilla; Bosnia and Herzegovina, Genocide, Justice and Denial, Sarajevo, 2015
  • HODZİÇ, İsmajil; Bogomolizm ve Bosna- Hersek Bogomilleri, Yüksek Lisans Tezi, Samsun, 2007
  • KENT, Gregory; Humanitarian agencies, media and the war against Bosnia: ‘neutrality’ and framing moral equalisation in a genocidal war of expansion, http://sites.tufts.edu/jha/files/2011/04/a141.pdf
  • MEHMETOĞLU, Filiz; Evliya Çelebi’nin Mostarı, Türk-İslam Medeniyet Akademik Araştırmalar Dergisi sayı 6, 2011
  • PAGE, Bethany; The Art of Control: Biopolitics in Bosnia, IPSA 24th World Congress, Poland, Poznan, July 2016
  • SERT, Halide, Mostar Köprüsü, http://www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/SERT-Halide-MOSTAR-K%C3%96PR%C3%9CS%C3%9C-BOSNA-HERSEK.pdf
  • TESSER, Lynn; Postwar ‘Ethnic Cleansing’ in Croatia and Bosnia-Herzegovina (2012), Marine Corps University, Working Paper · November 2012
  • YAPI DERGİSİ, Mostar Köprüsü, sayı, 274

 

(Dr. Burhanettin Şenli)

Please follow and like us:

Categories:

No responses yet

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kasım 2024
P S Ç P C C P
 123
45678910
11121314151617
18192021222324
252627282930